20 Mart 2009 Cuma

II. Cumhuriyetçilere, Etnik Milliyetçilere, Sağcı ve Solcu Liberallere, Hırant Dink’in cenazesinde “Biz Ermeniyiz” diye yürüyenlere; AÇIK MEKTUP

“Biz Ermeniyiz” diye yürüdünüz…

Bu tavrınızı eleştirenler Irkçı ve kafatasçıydı.

Oysa; siz kendinizi mağdurların yerine koymuştunuz…

Geri zekalılar, “empati”nin anlamını bile bilmiyorlardı…

Ülke için de en büyük tehlike milliyetçilik-ulusalcılıktı…

Siz ezilenin, mazlumun yanındaydınız…

“Biz…..” in her türlüsünü söyleyebilirdiniz….

Ancak, “Biz Türküz” demenin bir anlamı yoktu…


Cenazede kullanılan onbinlerce Türkçe, Ermenice, Kürtçe “Biz Ermeniyiz” pankartının nasıl ve ne zaman basıldığını, bunları kimin finanse ettiğini,

Cenaze Töreninde neden hiç Türk Bayrağı bulunmadığını, Türk Bayrağı ile gelenlerin neden konvoydan çıkarıldığını,

Aynı saatlerde Erivan’da yapılan törende de İstanbul'daki törende de “150000+1” pankartının taşınmasının tesadüf mü olduğunu,

Törende bölücü örgüt sempatizanlarının ne aradığını,

Açıklayamasanız da, Söylediklerinizde samimi olduğunuza o kadar çok inanmak istiyorum ki !

Siz;
Mazlumdan yanaydınız,
İnsan Hakları Savunucusuydunuz,
Karşınızdakilere “Empati” ile yaklaşırdınız,
Değil mi?

26 Şubat 1992 de son yılların en büyük katliamı gerçekleşti Hocaalı’da…

Ermeniler bir gün içinde tümü savunmasız 63 çocuk, 106 kadın, 70 yaşlı olmak üzere 613 azeriyi katlettiler…

Onlar mazlumdu…

Onlar insandı…

Rusların Izvestiya gazetesi şöyle yazıyordu:
“Çocukların kulakları, bir kadının yüzünün bir kısmı, kesilmişti. Erkeklerin kafa derileri yüzülmüştü… Ben tepede yüzden fazla ceset gördüm. Bir erkeğin kafası kopartılmıştı…”

Fransızların ünlü gazetesi Le Monde ise katliamı şöyle anlatıyor:
“Ağdam'daki yabancı gazeteciler, Hocalı'da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları sökülmüş insanlar görmüşler”

Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı... Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı:

-Akçik, manç?.. (Kız mı, oğlan mı?)

-Akçik... (Kız)

Bu cevap üzerine 'oğlan' diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürülü gözleri bebeğin kasıklarına kilitlendi.

-Tun şahetsar, ınger... (Sen kazandın, yoldaş)
-Yes şahetsapayts ays bubrikı inç bes bidigişdana... (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek?)

-Mayrigı bedge gişdatsine. (Annesi besleyecek elbette)

Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:

-Mayrig yerahayin zizdur. (Çocuğa meme ver)

Aynı dakikalarda Hocalı'nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:

-Asixn ma/, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek... (Bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın...)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü...Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyordu.

Bu iki olay Hocalı'da bundan çok değil yalnızca 15 yıl önce yaşandı. Her iki olay da ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü yüzlerce Azeri türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir.

Ermenilerin işgal ettikleri Hocalı'da dehşet verici olaylar yaşandı. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ olarak ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hızar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını, sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşunlara dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Peki neydi bu düşmanlık? Ermenistan'daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye'nin 12 ili yer almaktayken, Ermenistan'ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı'nın resmi varken, Ermenistan Millî Marşı'nda "Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün" denmekteyken, başkaca bir neden aramaya zaten gerek yok …

Dağlık Karabağ Bölgesi'nde bulunan Hocalı'ya, eski Sovyet İttıfaki Silahlı Kuvvetleri'ne ait 366. Alay 'ın desteği ile Ermeni Sılahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk'ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur.

Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.

Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı. Fakat katliam sonrası Hocalı'ya girdiklerinde ise, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı'da katliam bölgesini gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet'nin gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu: "Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalı'daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz"

Katliam sonrası Hocaalı’ya ilk girenlerden Gazeteci İrfan Sapmaz’ın kaleminden Hocaalı Katliamı (26.2.2003-Star Gazetesi)

Afganistan gibi bir cehennemdeki savaşı izleyen savaş muhabiri olarak gördüklerim beni öylesine sarsmıştı ki, zaman zaman gözlerimden yaşlar aktığını hissediyordum. Bu gözyaşları insanlık adına akan gözyaşlarıydı.

Çünkü vahşicesine kulakları kesilmiş, gözleri çıkartılmış, hamile kadınların karınlarındaki bebeler kesilerek öldürülmüş, Azeri Türklerine sadece 'Türk'' oldukları için yaşama şansı verilmemişti.

Gün boyu ne kadar yaralı ve şehit fotoğrafı çektiğimi hatırlamıyordum. Sonradan öğrendiğimizde 1200'e yakın Azeri Türkü öldürülmüş ve binlerce yaralı vardı.

İstanbul'a dönüp fotoğrafları ve video görüntülerini bütün dünyaya dağıttığımızda Batı ve Amerika medyasından aldığımız tepki: 'Takdire şayandı''.

Amerikalı gazeteci Thomas Goltz da gözlemlerini şu cümlelerle aktarıyor:http://www.voanews.com/turkish/archive/2002-02/a-2002-02-23-8-1.cfm

“Agdam’a ulaştığımızda Hocalı’dan kaçan yüzlerce kişiyle karşılaştık, Önce hayatta kalanların anlattıklarına inanmakta güçlük çektik. Ermeniler kenti çevirerek bir ültimatomla halka ya kenti terketmelerini ya da öleceklerini söylemişlerdi. Son gün olanların detayları çok ürkütücüydü. Bakü’ye helikopter göndermesi için haber verilmiş ancak Azerbaycan hükümeti hiçbir şey yapmamıştı. 25 Şubat 1992 gecesi Ermeniler kenti 3 yerden sarmış, küçük bir yol açık bırakılmış ve buradan kaçanlar olmuştu….

…Çok sayıda sivil öldürülmüştü. Yaklaşık bin kişinin öldüğü söylentilerine önce inanamadık ama doğruydu.. Gördüklerimiz karşısında Reuters muhabiri Elif Kaban ve eşim Hicran donup kaldılar. Fotoğrafçı arkadaşım öyle etkilenmişti ki fotoğraf çekebilmesi için kendisini objelerin üzerine doğru itmem gerekiyordu. Cesetler, mezarlar, evet hepsi mide gerektiriyordu. Ama olanları anlatmak, dünyaya duyurmak gerekliydi. Hayatta kalanları bularak hemen orada neler dediklerini kaydettik. Bazı cesetleri tanımaya çalıştım ama yüzlerinden vurulanlar, tanınmayacak halde olanlar vardı. Bazılarının kafa derileri yüzülmüştü."

HOCALIDA KATLEDİLENLER

•Mazlumdular…
•Masumdular…
•Tek Suçları Türk Olmaktı
•Zulme uğradılar…
•Onlar da Empatiyle yaklaşılmayı hak ediyorlardı


“Biz Ermeniyiz”Diyenler,

Eğer gerçekten art niyetiniz yoksa, Hocaalı’da Katledilenlere, onların yakınlarına da empati ile yaklaşın,

Katliamın 15.yıldönümünde, 26.02.2007 tarihinde;

Meydanlara çıkın ve “Hepimiz Türküz” deyin, kendinizce makul gerekçelerle diyemiyorsanız “Hepimiz Azeriyiz” deyin,

Elinize kalem, size bir köşe verilmişse “Hepimiz Azeriyiz” başlıklı yazılar yazın,

Genel Yayın Müdürüyseniz gazetenize “Hepimiz Azeriyiz” manşetini koyun,

Bunları yapamıyorsanız, Türk Milletinden özür dileyin..

Bunları yapamazsanız,

Ben sizin iyi niyetinize inanmayacağım.

“Empati” hikayelerinize gülüp geçeceğim…

Aranızdan “Hepimiz Türküz, Hepimiz Azeriyiz” diyenler çıkarsa da,işte gerçek “liberaller” diye saygı duyacağım, gerekirse suizanlarım için özür dileyeceğim,

Dilerim hepiniz saygı duyulacak bir tavır sergilersiniz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder